18 Mart Yarışmalarına Okulumuz Damgasını Vurdu

18 Mart Şehitler Günü ile ilgili yarışmalarda 0kulumuz 11.sınıf öğrencilerinden Aynur Çağla ATEŞ ´´Çanakkale´yi Hisset´´ adlı şiiriyle il birincisi,İlknur CORA  ´´Sessizliği Hayal Et´´ adlı eseriyle kompozisyonda il birincisi ,Hatice AYAN da ´´Çanakkale Ruhu´´ isimli eseriyle ilimizde ikinci olmuşlardır.Kendilerini ve onları bu konularda teşvik eden Edebiyat Öğretmenlerimizi tebrik ediyoruz.

İşte şampiyonların eserleri.....

 

 

ÇANAKKKALE’Yİ HİSSET

Ruhunun ta en derinlerinde hisset.

Mehmetçiğin ölmeden önceki son nefesini,

Şehidini uğurlayan annenin son gözyaşını,

Hisset tüm vücudunda Çanakkale’yi, hisset.

 

Gözünü kırpmadan ölüme giden çocukları,

Bebeğini kundakta koyup yardıma koşan anayı,

Yârinden vazgeçen genç delikanlıyı,

Hisset yüreğinde Çanakkale’yi, hisset.

 

Düşmanın hırsla bakan gözlerine inat;

Korkma Mehmedim, senin arkanda kâinat.

Eller semaya kalkmış, tüm dudaklarda salât…

Hisset dudaklarında Çanakkale’yi, hisset.

 

Şimdilerde kan rengi bayrağımız göklerde,

Eller yine semaya kalkmış şükranda…

Tüm kalpler “Çanakkale geçilmez” inancında

Hisset toprağında Çanakkale’yi, hisset.

 

 

SESSİZLİĞİ DİNLE, HAYAL ET

      Uçsuz bucaksız bir evren… Her köşesi gizem dolu… Sen sadece bir nokta kadar yerdesin. Gözlerini kapat, içine sığdıramadığın sessizliğe kulak ver. Biraz daha dikkatli ol! Çığlık sesleri geliyor mu kulağına? Top, tüfek… Yağmur yerine yağan mermi sesi… Acı çekenlerin feryadı, ‘’ Vatan’’ diyerek ileri atılanların son haykırışları… Şimdi biraz da hayal et! Her taraf kan, meydanda az önce hiç savaşmamış gibi şehitlerini, yaralılarını toplayanlar. İçlerinden bir vatan sevdalısına kulak ver. Saatler önce köye beraber dönmenin hayalini kurduğu arkadaşını şehit vermiş bu sevda uğruna… Ama olsun, yeter ki göklerde dalgalanan ay yıldızlı bayrağımız olsun. Çanakkale geçilmez olsun.

       Çanakkale’yi yaşamak… Gözlerini kapat, hayal et, sessizliğe kulak ver. Cephede bir köşede oturmuş vatan sevdalısına bak! Elinde memleketten gelen yanık kokulu bir mektup… Yüzünde tebessümle karışık bir burukluk… Gözlerinden damlayan bir çift gözyaşı… Biraz yanına yaklaş, ona kulak ver. Duydun mu? Baba olmuş birkaç gün önce. Gözlerinden akan gözyaşlarına bakma! Sevinç gözyaşı değil onlar. Ağlıyor, ağlıyor… Çünkü saatler bile geçmeden yetim kalacak evladı. Yüzündeki burukluğu bastıran tebessüm… Bu vatana, göklerde dalgalanan bayrağa sıkı sıkı bağlanacak bir evlat bırakıyor geride. ‘’ Ben bu vatan uğruna canını hiçe sayarak ileri atılan, toprağına düşmanın gölgesi dahi değmesin diye tenini örtü yapan vatan sevdalılarından birinin oğluyum!’’ diyecek. O da öğrenecek ki zamanla bir Mehmet şehit olsa da bin Mehmet doğar huzurla, ay yıldızlı bayrak altında onun sayesinde… O yetim kalan çocuk hepimiziz aslında. Bizim atalarımız tenini örtü etti şu aziz toprağa. İşte bunları düşün; vatan, millet, bayrak söz konusu olunca… Çanakkale’deki vatan sevdalılarından birisi ol! Çanakkale’yi yaşa, yaşamaya çalış… Memleketleri farklı, bayrakları aynı adsız onca kahramanın, vatan evladının bu vatana sevdasını ispatladığı yerdir Çanakkale…

        Dalgalan ey şanlı hilal! Sen göklerde özgürce dalgalanasın diye canını hiçe sayarak savaştı onca vatan sevdalısı. Dalgalan ki görsün cümle âlem bu topraklarda Kınalı Hasan gibi, Seyit Onbaşı gibi adı tarihe kazınmış vatan sevdalısının kanı var. Ey yurdumun üstünde uçan kuşlar! Gidin etrafta sinsice dolaşan düşmana haber salın. Bu topraklarda Çanakkale’yi her an yaşayan, Çanakkale’yi geçilmez kılan onca vatan sevdalısının torunu, mertliği atasından öğrenmiş Türk evladı var…

 

 

ÇANAKKALE RUHU

Yıldızların karanlık gökyüzünü aydınlattığı gibi mahşer yerine dönen savaş meydanını toprağa düşen bedenler aydınlatıyordu. Kimin olduğu belirsiz kana bulanmış körpe bedenler… Toprak sanki kendinden bir parçaymış gibi içine çekmek istiyordu onları. Kimisini kurşun delip geçmiş göğsünden kimisini de gökten yağan alev topları parçalamış. Eli, kolu, bacağı ayrılmış bedeninden. Kim bilir kimler için semaya açılmıştı bu mübarek eller ve kim bilir hangi evlatları son kez doyasıya sarılmıştı bu kollar?

            Kimisinin başı kınalıydı. Kınalı Hasan mesela. Anası onu bu vatana kurban etmişti. Yükselen tekbir sesleriyle sıklaşan saflara emanet etmişti kınalı kuzusunu. Yüreği bin bir parça olmuştu ama onların Allah yolunda, peygamber izinde olduğunu düşündükçe su serpiliyordu yüreğine. Cihanda eşi benzeri görülmemiş bir destan yazacaklardı onlar. Kuru ekmek ve bir tas hoşafın verdiği kuvvetle ve en önemlisi iman gücüyle bu milletin kaderini değiştirecek olan onlardı. Dağ başlarında kalmadı yürekleri, ruhlarını bıraktılar dağ başlarına. İnsanlık kokan bu toprakları cennete çevirme mücadelesi verdiler Gelibolu’da, Conkbayırı’nda.

            Dualarla inletiyordu dağları taşları yiğitler. Yankısı duyulan her duada her tekbirde düşmanı bir titreme alıyordu. Doğrultamıyordu silahını Türk’e. O gücü kendinde bulamıyordu. Bilseydi yaralandığı zaman onu omuzlayacak olanın Türk askeri olacağını, bilseydi Çanakkale’de onların arasında yatacağını , ruhuna dualar okunacağını, acaba eli gider miydi silahına? Bu millet Çanakkale’de öyle bir ruha sahipti ki düşmanına bile yardım eli uzatmaktan çekinmemiştir. Ölen Anzak askerlerini şehitlerimizin arasına defnetmekten kaçınmamıştır. Peki, onlar ne yaptı Sarıkamış’ta? Donarak şehit olan onlarca askerimizin üzerinde köpeklerini gezdirdiler. Bedenlerini aç kurtlara sundular. Bilmiyorlar ki onların bedenleriyle bir işinin olmadığını, ruhlarının ise melekler tarafından göğe yükseldiğini. İşte bu kıyas sonucunda Türk askerinin her zaman ne kadar yüce ve şerefli, düşman askerinin ise ne kadar alçak ve onursuz olduğunu bir kez daha görüyoruz.

            Al bayrağımız rengini canını bu vatan için hiçe sayan şehitlerimizin kanından almıştır. Onlar bizler bu bayrağı sandık diplerinde saklamak mecburiyetinde olmayalım, büyük bir gururla semalarda dalgalandıralım diye şahadet şerbetini içtiler. Çanakkale’deki bu ruhu kaybedersek benliğimizi kaybederiz ve unutulmuşluk denizinin içinde kaybolur gideriz. Bizler kundaktaki bebeğinin örtüsünü mermiye saran anaların, ellerini her semaya açtığında arşı titreten ve dualarında yer bulduğumuz Çanakkale kahramanlarının torunuyuz. Ecdadımızın sesine kulak verelim hep birlikte ve bayrağımızı bizden önceki neslin göklerde dalgalandırdığı gibi şerefle dalgalandıralım. Çünkü bizler bu bayrağın altında gölgelendikçe Çanakkale asla geçilmez.

                                                                                                                        

 

 

 

 

Hatice AYAN

11/B-356

Rumuz: Gölge

GÜMÜŞHANE TÜRK TELEKOM FEN LİSESİ

 

 

                                                                                                                      

 

 

 

 

İlknur CORA

11-B 291

Rumuz: BUĞU

GÜMÜŞHANE TÜRK TELKEOM FEN LİSESİ

 

 

SESSİZLİĞİ DİNLE, HAYAL ET

      Uçsuz bucaksız bir evren… Her köşesi gizem dolu… Sen sadece bir nokta kadar yerdesin. Gözlerini kapat, içine sığdıramadığın sessizliğe kulak ver. Biraz daha dikkatli ol! Çığlık sesleri geliyor mu kulağına? Top, tüfek… Yağmur yerine yağan mermi sesi… Acı çekenlerin feryadı, ‘’ Vatan’’ diyerek ileri atılanların son haykırışları… Şimdi biraz da hayal et! Her taraf kan, meydanda az önce hiç savaşmamış gibi şehitlerini, yaralılarını toplayanlar. İçlerinden bir vatan sevdalısına kulak ver. Saatler önce köye beraber dönmenin hayalini kurduğu arkadaşını şehit vermiş bu sevda uğruna… Ama olsun, yeter ki göklerde dalgalanan ay yıldızlı bayrağımız olsun. Çanakkale geçilmez olsun.

       Çanakkale’yi yaşamak… Gözlerini kapat, hayal et, sessizliğe kulak ver. Cephede bir köşede oturmuş vatan sevdalısına bak! Elinde memleketten gelen yanık kokulu bir mektup… Yüzünde tebessümle karışık bir burukluk… Gözlerinden damlayan bir çift gözyaşı… Biraz yanına yaklaş, ona kulak ver. Duydun mu? Baba olmuş birkaç gün önce. Gözlerinden akan gözyaşlarına bakma! Sevinç gözyaşı değil onlar. Ağlıyor, ağlıyor… Çünkü saatler bile geçmeden yetim kalacak evladı. Yüzündeki burukluğu bastıran tebessüm… Bu vatana, göklerde dalgalanan bayrağa sıkı sıkı bağlanacak bir evlat bırakıyor geride. ‘’ Ben bu vatan uğruna canını hiçe sayarak ileri atılan, toprağına düşmanın gölgesi dahi değmesin diye tenini örtü yapan vatan sevdalılarından birinin oğluyum!’’ diyecek. O da öğrenecek ki zamanla bir Mehmet şehit olsa da bin Mehmet doğar huzurla, ay yıldızlı bayrak altında onun sayesinde… O yetim kalan çocuk hepimiziz aslında. Bizim atalarımız tenini örtü etti şu aziz toprağa. İşte bunları düşün; vatan, millet, bayrak söz konusu olunca… Çanakkale’deki vatan sevdalılarından birisi ol! Çanakkale’yi yaşa, yaşamaya çalış… Memleketleri farklı, bayrakları aynı adsız onca kahramanın, vatan evladının bu vatana sevdasını ispatladığı yerdir Çanakkale…

        Dalgalan ey şanlı hilal! Sen göklerde özgürce dalgalanasın diye canını hiçe sayarak savaştı onca vatan sevdalısı. Dalgalan ki görsün cümle âlem bu topraklarda Kınalı Hasan gibi, Seyit Onbaşı gibi adı tarihe kazınmış vatan sevdalısının kanı var. Ey yurdumun üstünde uçan kuşlar! Gidin etrafta sinsice dolaşan düşmana haber salın. Bu topraklarda Çanakkale’yi her an yaşayan, Çanakkale’yi geçilmez kılan onca vatan sevdalısının torunu, mertliği atasından öğrenmiş Türk evladı var…

 

 

                                                                                                                      

 

 

 

 

İlknur CORA

11-B 291

Rumuz: BUĞU

GÜMÜŞHANE TÜRK TELKEOM FEN LİSESİ

 

 

 

Sen huzur içinde uyu ey atam,

Her karış toprağına can feda olan bu vatan.

Yüreği ilk günkü gibi imanla dolu, torunlara emanet…

Hisset ruhunla, yüreğinle, imanınla Çanakkale’yi, hisset

 

 

 

 

Haberin devamını okumak için buraya tıklayınız.

Gümüşhane Merkez Gümüşhane Türk Telekom Fen Lisesi

Kaynak:https://gumushanettfl.meb.k12.tr/icerikler/18-mart-yarismalarina-okulumuz-damgasini-vurdu_2445257.html
Yorumlar (0)
Resimsiz
Yorumunuz en az 10 karakter olmalıdır.(0)