Çocuk ve Genç Psikolojisi, Ergenlik Dönemi ve Sorunları, Ergenlerle Etkili İletişim

ERGENLERLE ETKİLİ İLETİŞİM

Ergenlik, kimlik arayışının şekillendiği bir dönem olduğundan, bu dönemde onlarla kurulacak iletişim son derece önemlidir. Onlar, içinde bulundukları çağın gereği olarak, verili kültürü olduğu gibi kabul etmeyecek, mevcut durumu sorgulayacak, eleştiri getireceklerdir. Bunlar tamamen ergenin kimliğini oluşturma çabalarıdır. Bu yüzden ergenle kurulacak iletişimde "otoriteye isyan" duygusuna dikkat etmek gerekir. Ergenlerin, benimseyeceği değerleri benliğine katarken onları sorgulaması, eleştirmesi, toplumların dinamizmi ve yenilenmesini de mümkün kılmaktadır. Diğer taraftan insanın yaşı ilerledikçe, sabit fikirli oluşu artmaktadır.

 

ERGENLİKTE DUYGULARIN GENEL ÖZELLİKLERİ

Aristo iki bin üç yüz yıl kadar önce gençliğin özelliklerini çok çarpıcı ve özlü biçimde anlatmıştır:

"Gençlerin istekleri pek çoktur ve bunları hemen eyleme dönüştürmek isterler. Bedensel isteklerine karşı koyamaz; özellikle cinsel isteklerine yenilirler. Çok değişkendirler; istekleri geçicidir. Tutkuludurlar; huysuz ve öfkelidirler. Kendilerini içtepilerine kaptırır; tutkuların kölesi olurlar. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar. Onura ve başarıya paradan çok değer verirler; çünkü paraya gereksinimleri olmamıştır. Eli açık ve iyilikseverdirler; çünkü kötülükleri [ve muhtaçlığı çok iyi] tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar; çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaçları ve hayalleri vardır; çünkü daha yaşamın sillesini yememiş; koşulların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir. Gençler yanılınca çok yanılırlar. Sevgide de nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır, onun için yanlışlarında sonuna dek direnirler."

İnsanların duygusal tepki biçimleri ömür boyu farklılık gösterir. Ergenlikte ise, büyümenin hızlı oluşu ve hormonal salgılarda yaşanan değişimler sebebiyle hem fiziki görünüşünde hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar gözlenir.

Bunlar şöyle sıralanabilir:

1. Duyguların Yoğunluğunda Artış

Buluğ döneminden başlayarak ergenin duygularının yoğunluğunda artma olur. Üzüntü, sevinç, öfke gibi duyguların ifadesinde bunu görürüz. Olumsuz duygular, el, kol hareketleri, yüz ifadesi ve bağırma gibi sözlü ve sözsüz davranışlarla dışa vurulurken, heyecan, coşku ve karşı cinse yönelik duygular, şiir yazma, hatıra defteri tutma aracılığıyla kâğıda dökülür. Karamsarlık, asık suratlılık, ufak nedenlerle ağlamalar bu dönemin duygusal yoğunluğunun sonucudur. Hiçbir şeyden hoşnut olmamak, her söyleneni kendine yöneltilmiş bir eleştiri gibi algılamak ve alınganlık göstermek, bu dönemin davranış özellikleridir. Ayrıca bu dönem, üzüntüler ve hayali korkular dönemidir. Erkekler kişisel ve toplumsal kaygılar yaşarken, kızlar daha çok aileleri, evleri ve okul ödevleri için kaygılıdırlar. Ergen yeni bir durumla karşılaştığı zaman, bu kendisi için alışılmamış bir durumsa heyecanlanıp korkabilir. Heyecan dengesi tam oluşmadığı için duyguların kontrolü zordur. Çoğu ergen, heyecan verici durumlar karşısında kolayca kızarabilir.

2. Duygularda İstikrarsızlık

Ergenin duygusal tepkileri düzenlilik göstermez. Çünkü hem duygu durumlarının değişim hızı çabuktur hem de duygularında istikrarsızlık vardır. Ergenin aynı olaya gösterdiği tepki bir gün arayla değişebilir.

3. Âşık Olma

Karşı cinse ilgi, buluğ öncesinde başlar. Ergenlikte ise hissedilen duygulara heyecan eklenir. Cinsler arasındaki yakınlaşma eğilimi, ergenliğin başlarında daha çok grupla bir arada olma isteği taşırken, sonraları karşı cinsten belirli bireylere yönelmiş romantik duygular ortaya çıkar.

4. Mahcubiyet ve Çekingenlik

Buluğ öncesi başlayan ve buluğda da devam eden kişinin bedeninden utanması, oldukça yaygın bir duygu durumudur. Adeta vücutlarını saklamak isterler. Organlardaki büyümenin farklı zaman ve hızlarda olmasından kaynaklanan orantısız vücut görünümünü saklamak için büyük çaba harcanır. Baskı görerek yetiştirilen çocuklarda mahcubiyet, kalıcı bir özellik olarak ergenlikte de devam eder.

5. Aşırı Hayal Kurma

Ergen hayal kurarak, geleceğe yönelik tasarıları ve gerçekleşmesini istediği arzularıyla meşgul olur. Hayal kurmanın ergenlikteki yoğunluğu, bu eylemin 'gündüz rüyası' olarak adlandırılmasına yol açmıştır. Hayaller o kadar artabilir ki ergen sınıfta ders dinlerken, yolda yürürken veya başkasıyla konuşurken aslında hayal kuruyor olabilir.

6. Tedirgin ve Huzursuz Olma

Bu duygu, ergenin maruz kaldığı stres uyaranlarının etkisine ve uyaranları algılayış biçimine göre değişir. Buna biyolojik-cinsel gelişmenin getirdiği yeni duruma alışma çabaları sebep olabileceği gibi, akranları ve yetişkinlerle olan sosyal ilişkilerindeki aksamalar veya bir isteğinin engellenmesi de yol açabilir.

7. Yalnız Kalma İsteği

Buluğ çağındaki bir kız veya erkek zaman zaman başkalarından uzaklaşmak, kendisiyle baş başa kalmak istiyor gibidir. Ana-babanın ve arkadaşların beraber olma isteğini reddedip içe dönebilir.

8. Çalışmaya Karşı İsteksizlik

Hızlı büyümenin olduğu dönemde ergenin biraz durgun ve âtıl olduğu, âdeta hareket etmeye üşendiği zamanlar vardır. Çalışırken ve oyun oynarken çabuk yorulur ve çalışmaya karşı daha az isteklidir. Vücut enerjisi âdeta büyümeye harcanıyor gibidir. Ergenlerin duygu durumunda görülen bu genel özellikler biyolojik olgunluk tamamlanmadan bir dengeye ulaşmaz. Eğer ana-baba ve yakın çevre ergendeki bu farklı duygu ifadelerini onların yüzüne vurursa, ergen daha da huzursuz olur ve kimse tarafından sevilmediğini düşünür. Bu durumdaki kızlar uzun ağlama nöbetlerine girerken, erkekler büyük suskunluklar yaşayıp sonra da kavga çıkarabilirler. Ergenler olgunlaştıkça, fiziki gelişimlerini tamamladıkça söz konusu gerginlik durumundan çıkar ve daha sakin, daha işbirliği yapabilir bir duruma geçerler.

 

ERGENLER DUYGULARINI NASIL İFADE EDERLER?

Duygular üzerinde yapılan araştırmalarda, doğuştan gelen, sonradan kazanılmamış 3 tür duygunun var olduğu anlaşılmıştır. Bunlar "sevgi", "öfke" ve "korku"dur.

1- Sevgi

Ergenlik dönemindeki bireyin duygusal durumunu belirleyen en önemli etken, sevilme ihtiyacı ve sevebilme kapasitesidir. Bireyin ruhsal bakımdan sağlıklı olabilmesi için en önemli ön koşul, ilgi ve sevgi görme ihtiyacının karşılanmasıdır. Başkalarını beğenme, hoşlanma, takdir etme, değer verme, "sevgi" duygusunun değişik biçimdeki ifadeleridir. Ana-baba ve öğretmenlerin ergenlere sevgilerini açıkça ifade etmeleri, ergenler için önemli bir moral kaynağı olmaktadır. Sevgiden mahrum bir şekilde büyüyen ergenler, dikkati üzerlerine çekip ilgi merkezi olmak için uyumsuz davranabilir veya isyankâr biçimde hareket edebilirler. Ortada belirgin bir sebep olmadan gösterilen bu uyumsuz davranışların arkasında, yeterince kabul ve sevgi görmemeye karşı bir tepki yatmaktadır.

2- Öfke ve Kızgınlık

Öfke ve kızgınlığın dışavurumu da ana-babayı ve diğer yetişkinleri taklit ederek öğrenilir. Türk kültüründe erkeklerin öfke ve kızgınlık duygularını saldırganca dışa vurmaları kızlara göre daha çok teşvik görmektedir. Evdekiler tarafından bağımsızlığının engellenmesi, baskıcı ve otoriter davranılması, evdeki yasaklar, kısıtlamalar ergeni öfkelendirir. Birey herhangi bir durumu engelleyici olarak algılıyorsa kızgınlık ve öfke duyar. Öfke duygusuna saldırganca davranışlar eşlik eder.

3- Korku

Korku, tehlikeli durum veya nesneden kaçınma ya da sakınma belirtisidir. İnsanın hayatını korumak için tehlikelerden sakınması korku sayesinde mümkün olur. Doğuştan sahip olduğumuz korkular, yüksek sesten korkma, bir desteğin yokluğundan korkma ve boşluğa düşme korkusudur. Buna karşılık karanlıktan, yangından, yabancıdan, yılandan ve benzeri hayvanlardan korkma ise öğrenmeye ve şartlanmaya bağlıdır.

Ergenin korkularını üçe ayırarak inceleyebiliriz:

a- Olaylara veya nesnelere karşı duyulan korkular: Yılandan, köpekten, acayip sesten, yangından ve bunun gibi olay ve nesnelerden duyulan korkulardır.

b- Genel korkular: Ölümden, hasta olmaktan, fakirlikten, okul başarısızlığından, gelecekten duyulan korkulardır.

c- Sosyal ilişkilerden duyulan korkular: Yeni insanlarla tanışma, özellikle karşı cinsten tanımadığı yaşıtlarının olduğu grupta bulunma, grup içinde konuşmak zorunda olma, bir grupta yalnız kalma gibi durumlar ergende korku doğurabilir.

Korkunun ifadesi, çevreden alınan uyarılarla biçimlenir. Çocuklar, korkmamaları konusunda ailelerinin baskısına maruz kalabilirler. Korku veren uyaranların tümü ve korku duygusunun ifade biçimi, kültürden kültüre ve bireyden bireye değişir. Korkmak, kültürümüzde erkekler için onaylanmayan bir durumdur.

 

3.1- Kaygı (Endişe)

Kaygı, nedeni açıkça belirlenemeyen tedirgin edici bir duygu veya mantıksız korku olarak tanımlanabilir. Günlük dilde "tasa" kelimesi de kaygı yerine kullanılmaktadır.

Kaygı, insana özgü bir duygudur.

Kaygıyı korkudan ayıran farklar şunlardır:

- Kaygının kaynağı pek belli değildir, korku doğuran uyaran ise bilinir.

- Korku kaygıdan daha şiddetli olarak hissedilir.

- Korku kısa sürelidir, kaygı ise daha uzun sürer.

Bu duyguların ergenlikte ifadesi ise şu şekillerde gözlenir.

Ağlama

Ağlamanın biçimi, eşlik eden sözler ve mimikler alışkanlıklara, kültüre göre değişir. Kızlar daha fazla ağlarlar çünkü erkek ergenlerin ağlaması çoğu kültürde onay görmez. Ergen üzüntüsünü ağlayarak dışa vurduğu gibi, bazen de öfkeyi ağlayarak ifade eder.

Bağırma

Kızgınlığın ve öfkenin sözle ifade edilmesi küçük yaştan itibaren gözlenen bir davranış biçimidir. Öfkeyi ifade için kızgın, yüksek tonda söylenmiş sözler ya da iğneleyici ve alaycı ifadeler kullanılır. Sivri dilli olmak her zaman öfkeye bağlanmaz; bir kişilik örüntüsünün yansıması veya alaycılığın dışa vurumu da olabilir.

Küfretme

Küçüklükten itibaren küfür, öfkeyi dışa vurmada kullanılan bir araçtır. Çocuklar ne anlama geldiğini bilmeseler de öğrendikleri küfürleri tekrarlarlar. Ergenlikte küfür etme yaygınlaşır. Yetiştiriliş biçimleri ve toplumsal baskı nedeniyle kızlar, erkek ergenlerden çok daha az küfrederler. Küfretmek bazı çevrelerde âdeta erkeksi bir davranış gibi algılanır. Ailenin küfür etmeye karşı tavrı, akran grubunun ve çevrenin küfrü kullanma sıklığı, ergenin bu şekilde konuşmasını etkiler.

Saldırganlık

Saldırganlık çeşitli davranışlarla dışa vurulur. Tokatlama, yumruk ve tekme atma, itme, sarsma, ısırma, çimdikleme gibi hareketlerin şiddeti ve ayrıca zarar vermek amacıyla sopa vb. bir şey kullanılıp kullanılmaması da saldırganlığın derecesini belirler.

Zıtlaşma

Bu dönemde ergende otoriteye direniş eğilimi vardır. Ve çoğu ortamda (ev-okul-iş yeri) otoriteyi temsil eden biri olduğundan çatışma yaşanır. Ergen otoriteye karşı çıkar. Eğer karşı çıkamıyorsa içindeki başkaldırma duygusu daha da alevlenir.

Haberin devamını okumak için buraya tıklayınız.

Artvin Şavşat Nedim Urhan Anadolu İmam Hatip Lisesi

Yorumlar (0)
Resimsiz
Yorumunuz en az 10 karakter olmalıdır.(0)